Geçende bir gün her zamanki gibi gezmekteydim. Yalnız bu sefer yanımda bir kız ve bir erkek arkadaşım vardı. Erkek arkadaşım benimle aynı kafada. Gezme tozma işinde "şu ahir ömür"de -dizi aralarına giren reklamlardan hallice olan zamanda- hayattan zevk almayı eğlenmeyi seven bir arkadaşım. Kız arkadaşımsa biraz daha bize göre "tribal" takılmayan bazı meşguliyetleri olan kıyasla belki daha ciddi sayılabilecek bir arkadaşım.
Arabada muhabbet bir yerden sonra yaşam tarzına döndü, arkama dikizden bakıp erkek arkadaşıma," gel nargile gidelim fasıla Ege'ye gidelim napıyoruz burada" dedim. O da "gidelim olmadı Olimpos'a gidelim" dedi. Sonradan kız arkadaşımız hemen müdahil oldu ve sordu, "- nedir bu erkeklerdeki kaybedenler kulübü ve ıssız adam takıntısı iyi ki bu iki film çekildi nedir bu özentiniz" dedi.
O an biraz mavra biraz gerçek cevaplar verdik konu kapandı. Ancak bir iki gün önce konuşma aklıma geldi ve sanırım cevabı buldum. Sanırım o kadar büyük bir kalabalığın içindeyiz ve hep hedefteki için başkalarına benzemeye çalışıyoruz ki bu sebepten kendimizi yalnız ve ıssız adamlara benzetiyoruz. Çünkü değer verdiklerimiz bize bizlerin onlara verdiklerinin yüzde biri kadar bile değer ve saygı vermiyor.
İşte bunun için "looser" oluyoruz, birilerine olmadığımız kendimizi beğendirdiğimizden...
