17 Şubat 2013 Pazar

dert

hep anlatırız derdimizi birilerine hep o birileri yakınımızdır ya bizim ya gerçekten o yakınlarımızın yakınları onları düşünürmüyüz? bazen birilerinde bahsederiz ya o birileri bizden? kim kimi ne kadar sallar?! ya aslında umursadıklarımız bizi umursamıyorsa?! o zaman ne yapacağız?

bazen içimizden gelir masaları devirmek, isyan bayrağını açmak ya ne yaptım kendimi rezil etmekle yetindim neden yaptım bilmiyorum ama yaptım pişman mıyım hayır. aslında hepimiz kendimiz olsak o kadar rahat edeceğiz ki ne istediğimizi bilse yalnızca basit duygularla takılsak hayata özgürce - bi yerde okudum rütbelerden kurtulmak lazımmış- kafamıza göre...

bazen

bilmeyiz bazen neden ne yaptığımızı aslında belki en büyük kaybımızdır o hani bazen dizilerde filmler de derler aslında bilmeyiz. bazen çok konuşuruz bazen hiç... acaba bizim için önemli olanlar aslın başkalırı için önemsiz midir belki de sorun??!!! neden peki öyleyse insanların gecelerini gündüzlerin birbirine katarsın kendi derdin için ama dikkat etmiyorsun aslında derdinin kendi derdi olduğu ve anlatıyorsun en yakının hissettiğine ama aslında yanlış yapıyorsun çünkü sen o anda başka bir çaresizliğe başka bir girdaba sürüklüyorsun ve o değer verdiğin kişiye haksızlık ve yolsuzluk ediyorsun halbuki sen ne istemiştin?!..; yalnızca derdini alatmam keza bir Dr.'a olduğu gibi maalesef olmadı olamadı çünkü artık herkes dolu sen yalnızsın derdini yalnız aşacaksın....!

konuyla alakalı bir ikde video paylaşayım bari ;) :)

http://www.youtube.com/watch?v=MTogquZ4Aos

http://www.youtube.com/watch?v=gUMLqtnw1jM

başkalarıda vardır belki bu kadar yeter yeterki bazen gerçekten empati kuralım.. doğru yanlız ve boşluk ta hissede bilir ama bununda yeri zamanı var kaş yaparken göz çıkarmayalım !!!

1 Şubat 2013 Cuma

kurallar kurallar

bugün öyle sesiz sakin dinlendim. gerçi dinlenmem sırasında bana inceden yağan yağmurun sesi ve o çok sevgili toplu taşıma aracımız olan minibüslerin çok romantik kornaları ve motor sesleri eşlik etti. ama genede uyudum, dinlendim düşündüm. aslında bayağıdır düşünüyorum yazmayı ama ne hikmetse kelimeleri konuları derleyip toplayıp yazamıyorum aklımdan geçenleri. belki az okumaktan belki edebi olmayan şeyler okumaktan kaynaklanıyor, belkide beki de başka şeylerden... neyse biz usulümüze geri dönelim sohbet edermişcesine yazalım yazacaklarımızı buraya.

bu aralar ahlak ve toplum anlayışına sardım - gerçi bir aralar toplum yönlendirmeleri ve sosyolojiye merak sarmıştım ama kaynak bol okurken sıkıldım deneyselliğe yani kolay yola döndüm :) - hepimiz bir öğretiyle yetişiyoruz. kimimiz daha rahat ortamlarda kimilerimiz daha muhafazakâr ama hep bazı kurallarda büyüdük. genelde hep yalan konuşmanın ayıplığını öğrendik, karşı cinsle olan münasebetlerimizde nelere dikkat etmemiz gerektiğini öğrendik - tabi bu arada ebeveynlerimizden ilk iki yüzlülüğü de öğrendik -, sonra kurallara uymamız öğretildi dışarıdan liberal hayatı benimsemiş olsak da mutlak o eski kurallara uymamız öğretildi. he birde eğer bir erkek kızın babasıyla, bir kız erkeğin annesiyle tanıştığında ilişki ciddileşiyor - sanırım dünyanın her yerinde böyle?! -. ciddi olmayan ilişki one night stand olan değil miydi yav daha uzunsa zaten ciddidir. siz birey değil misiniz birbirinize obje olarak veya "selpak" olarak mı bakıyorsunuz ?

başka neler var acaba? mesela dedikodu ayıp deriz ama kim kimle ne yapmış meraktan çatlarız. birisini etkilemeye veya hor görülmemeye çalışmaya hazırlanmak dışında aynaya bakmayan insanlar olduğumuz için yalnızca karşımızdaki eksikliği veya yanlışlığı görürüz, halbuki bu topraklardaydı " kötülüğü örtmekte gece gibi ol" diyen düşünür. e haliyle başkalarına yaranmak için yaparız bazı şeyleri. peki bu bize öğretilen "kendin ol" başka bir deyişle, "ya göründüğün gibi ol yada olduğun gibi görün" deyişine ne oldu? bu değil miydi bizi "modern" insan yapan...? o sanırım modern insanın tanımı bayağı değişti bu diziler vs vs sayesinde.

biliyorum bu yazıyı okuyanların çoğu " e kardeşim bişi yazmamışın", "fikir beyan etmemişin" delil ıspat olmadı "sen X bir örnekten yola çıkmışsın" diyecekler. ey bunu diyen güzel insanlar, ben kafama takılanları soruyorum bir yerde sesli düşünüyorum. acaba bizler, hepimiz yani bende dahil acaba o eleştirdiğimiz beğenmediğimiz insanlara mı benziyoruz bazı yönlerimizle he olabilir mi?

çok yıllar dini anlamda muhafazakâr olanla laikler birbirini yedi hep hor görüldü kapalı olanlar sonuç?! ya, şimdi onlarda diğer tarafa aynısını yapıyor..! ne hazin değil mi? konuyu siyasete çekmeyeceğim ama o zaman ve hala bu insanlara muhafazakâr yani; "koruyan, koruyucu, eng. conservative" diyenler dışarıdan bakıldığında, söylevlerinde hep özgürlükten bahsederler ama mutlaka ya kendileri çok sağlam aile kurallarına onlar değilse de çocukları bu kurallar demetine bağlıdır. e bu nasıl bir çıkmaz? işte bende burada bunu soruyorum ve fikir geliştiriyorum kendimce yazının amacı bu.

çok uzattım biliyorum aslında her paragraf hatta - aileler yalanı öğretiyor kısmı - bile ayrı birer makale konusu belkide sosyolojik, felsefi inceleme konusu. amaç dikkat çekmek ve eğer birilerini eleştiriyorsanız, inatçısın diyorsanız önce aynaya olmadı, suya bakın. aynalar hileli olabilir ama eğer, suya daha doğrusu temiz suya bakarsanız biraz alacalı veya hareketli de olsa bir yansıma görebilirsiniz. o yansımayı gerçekten berrak olarak görebiliyorsanız işte o zaman işte o zaman eleştirebilir ve eleştirilebilirsiniz.