evet gene geri geldim sevgili blog sayfam... Bayağıdır sana vuruş yapmamıştım sıkıldım karalamaya geldim hoş geldim ;) Tabi bu yazıda geçenlerde uzun zamandır görmediğim, bir arkadaşımın blogu sorması benimde, yazmak istemediğimi söylemem ve devamında gelişen sohbetimizden esinlendiğimi saklamayacağım ama isim yok selam ederim kendisine ;)
Evet bu yazımı bu aralar çok moda olan ilişki danışmanlığına atıfla ve aşk ilişkileri üzerine gidicem. (gene romantizmim tutu kahve çok geldi sanırım).
Bu aralar nedense TV'ler de, Radyo programlarında, Kitapçılarda, dergilerde ve benzeri bilcümle yayın organlarında yeni çıkmış bir düşünce adamının, özellikle ikili ilişkiler veya iş hayatı için çeşitli hikayeler anlattığı yazınlarını görüyor, izliyoruz. Tabi burada konu uzun yıllarını düşün hayatına veya yazdığı kitabın ana konusu dahilinde anlattığı yaşanmış hikayeleri ve çözümlerini anlatan büyükleri bu konunun dışında tutuyorum.
Ben sinemaya gitmeyi seven, sinema ve tiyatronun gerçek anlamda hayatın aynası olduğuna inanan birisiyim. Her ne kadar ticari diye gitmiş olsak da bu konu için Di Caprio'nun Para Avcısı (The Wolf of Wall Street) filminden bir örnek vereceğim. Leo'nun başlarda hayatı bok gibiyken yanında olan, onunla iş arayan bir karısı vardı. Sonra abimiz bir güzele kapılıp Limo'sun da karısına basılınca işler sarpa sardı. Zorluklara göğüs geren hatunu yolladı yalnızca güzel ve paracı ablayı aldı, sonuç? Sonuç şu; Leo'nun işleri batınca gemiyi ilk terk eden o güzel, çok sevdiği, biricik kızının annesiydi. Bunu neden mi anlattım; alt paragrafa buyrun... ;)
Kızlar, biliyorum şu andakinden daha süper bir hayat istiyorsunuz ama bunun için yalan söylemeye değer mi?? Huyunu suyunu tam beğenmediğiniz adamla parası için gezmeyin sonra en olmadık anda elde çocuk kala kalırsınız(yukarda ördek var bakarsın canım). E bize bişi yok mu; var. Kendimizi olmadığımız paramızla kendimizi bir şey sandığımızda yalnızca ücreti mukabili güler yüz buluruz, sonra da moda olduğu üzere bir video çeker intihar edersiniz...!(etme)
E başlıkla ne alaka diyenlere, az dur yazıyorum anacım...
Aslında bizim temel sorunumuz 1- Bu topraklardaki hazineyi kullanmayışımız. Halbuki ne çokları var değil mi? zırt pırt laflarını paylaşıyoruz Mevlana gibi Yunus gibi... Peki bunları inceledik okuduk bitti mi ki sair kaynağa geldik? 2- Cezalandırma yerine arada dinleyelim. Malum iletişim iki kişiliktir eğer dinlemezsek kendimizi anlatamayız. E bunları yaparsak yanı eskilerin deyimi ile; " Gırtlak dokuz boğumdur, sekizi yutulup biri söylersek hem sevgilimizle az kavga ederiz, kafamız rahat olur hemde şefle veya patronla az kapışcamız için kovulma imkanımız da azalır.
E şimdilik bu kadar yeni iç dökmelerde görüşmek üzere selamlar saygılarrr...
Dip not: Kızlar bir de hani bazen dersiniz ya "ya hep bize kötü kadın muamelesi yapıoolar pis irkekler" he onun denmemesi için maneviyatı önde tutun kapiş ;)