5 Nisan 2012 Perşembe

ACABA???

Aslında bunu yazıp yazmamayı düşündüm. nedeni basit çünkü kelimeleri ve hikayeyi toparlayamıyordum. nedenler niçinler hiç aklımdan çıkmıyor gibiydi. Aslında ilk soru neden böyleyim olmalı sanırım. Neden ne yaptığını hem düşünen hemde düşünmeyen birisiyimdir? Neden sebep sonuç ilişkisini hep kayıplar üzerine kurarız? Acaba gerçekten inandığımız yaratıcı varlık mı bize bunu söylüyor yoksa kendi içimizdeki egomuz mu??

Aslında nelere katlanırız değil mi, ne fedakarlıklar yaparız bazı kazanımları elde etmek için. Peki ya onları kaybetmek... Düşünelim, küçüğüz uçan bir balon aldırmak için annemize ağlamışız, sızlanmışız belki de maymunluk yapmışız.. Sonra bir anda, acaba ipi gevşetince ne olur diyoruz... vee işte mutlak son balon gidiyor. İşte kazandıklarımızı kaybetmekte bu kadar kolaydır.

bir anlık boşluk bir anlık dalgınlık veya boş vermişlik kafidir kaybetmek için. yeter ki başarmak istediğimiz şeyi gerçekten isteyelim....

DOSTLUK,KARDEŞLİK, ARKADAŞLIK, ŞEHİR VS VS...

Bugün vapur da iki yaka arasında gezerken fark ettim aslında çok uzun zamandır benim ve herkesin malumu olanı. Hani hep deriz ya şehir insanları yani bizler aslında kalabalıklar içinde yaşayan yalnız ruhlarızdır diye, hemen hemen buna yakın bir şeyi yeniden hatırladım.

Pek çok kişi değil tabi ama aramızda kan bağı olmayan bazı kişilere - kız veya erkek fark etmeksizin - "kardeşim" deriz. Bu kelimenin benim için anlamı başkadır. Artık günümüzde özellikle, akranlarım "dostum, aşkım, kardeşim" gibi kelimeleri sadece birer "Hey gel sene kanka" kıvamında getiriyorlar. Ancak olay benim için böyle değil. Bu kelimeyi kullandığım kişiler gerçekten kardeşim gibi gördüklerimdir ve sınırlı sayıdadırlar.

Sanırım bu kadar detaydan sonra konun özüne dönmeliyim. O insanları bile aramadığımı hatta biraz daha genişletirsek artık doğru düzgün kimsenin iş çıkışı yada okul çıkışı 3-5 arkadaşı ile bir araya gelmesi olanaksızlaşıyor. Bu acaba canavar kapitalist düzenin mi yoksa pek romantik şehir hayatının mı etkisi yoksa kölesi olduğumuz teknolojini mi? Bence hepsi bir arada ama en çok iş hayatı sanırım.

Düşünsenize günün kaç saati iş yerimizde geçiyor? Tabi aramızda şanslı olanlarımız var.. :) ancak sınırlı sayıdalar adeta toplumun zengin kesimi olan %1'i gibi... Çoğumuz yüksek ateşle yorgan döşek yatması gerekirken çalışan insanları düşününce... Hıh sanırım olmayacak bir hayal bu.

Ezcümle, her ne olursa olsun, dostum dediklerimizi, kardeşim dediklerimizi sadece bayramlarda değil arada sırada daha sık arayalım. Onlar ailelerimizle paylaşamadıklarımızla bazen kavgalarımızda bazen aşk acılarımızda bizle oldular. İnsan daima insana muhtaçtır ve unutmayalım medeniyet sadece rahat hayatlar ilginç ilişkiler değildir. Medeniyet insanların birbirlerini kırmadan selamlaştıkları dostluğun kardeşliğin olduğu yerlerdir.