21 Temmuz 2014 Pazartesi

Yaşamak


Eğer Boğazda simitle martı beslemedinse,
Giden koca gemiye sevgilinin adıyla seslenmedinse,
Bu nasıl yaşamaktır, bu nasıl sevmektir?

İstanbul


İstanbul'da yaşamak, martı ve deniz sesi duymaktır.
Büyük şehirde yaşamaksa modern kent sesi duymaktır. İşte bizi biz yapan hangi sesi duymayı sevdiğimizdir...

TEK OLMAK VE İSTANBUL

Efenim bildiğiniz üzere bu motor ancak ve ancak yerli malı mazot olan, her derde deva anasonlu dahiyane buluş rakı ile çalışır. Ancak malum ramazan şerefi ile inceden azalttık genede devam. Neyse mecalimiz rakı değil elbet maksat tivitimize girizgah olsun.

Efenim bu yazı şöyle bir tivitle başladı; "Yalnizligini percinlemek isteyenler iftar saati istanbul sokaklarini arsinlasin..." dedim yazmıyorsun bayadır yaz gitsin bir şeyler. Sıkıntı üstüne teklik üstüne, ama sanki böylesini nasıl yazıcaz onu kestiremedim. dur bakalım bir başlayalım da.... vira bismillah.

Efenim malum bu ay Ramazan ayı haliyle ahali iftarda, tutanı da tutmayanı da, hal böyle olunca genelde iftar vakti ortalık tenha ve sakin ve kimsesiz oluyor. Hani hep deriz ya 20 milyon içinde herkes yalnız aslında işte bunu anlamak isteyenler buyursun gezsin İstanbul'u şehir boşken. Oturur ağlarsınız halimize neden bu kalabalık içinde yalnızız diye.
Öyle güzeldir tek dolaşmak, özellikle aşk acısı sonrası ama nafile çabadır bu yenisi gelinceye. Uğraşmalı insan yok olmak bahasına ki var olmalı. Hem kim bulmuş ki yok olmadan var olmayı??

Eğer derdimiz sevdiğimizse ki genelde O'dur. Belkide bırakmalı iplerini, el incesini ki yol almalı belkide o yol almamış biz açık denize gitmişizdir, aslında O'dur bize bağ olan. ve bakmışızdır asıl benliğimiz tekliktedir.

Her ne kadar, ilim adamları deseler de ki, insan bir sosyal hayvandır. Aslında hepimiz tek bir evreniz ve ne acı ki kendimizi aramak dışında salak saçma işlerle uğraşıyoruz. Halbuki çıksak o kovanımızdan açılsak, biraz yalnız ve cesurca bulacağız gerçekliği ve gerçek benliğimiz. Hep nedenler ne içinler? peki bunlar ne işe yararlar hiç sorduk mu kendimize?? Tabi ki hayır. Ne var ne yoksa o kişisel gelişim kitaplarında ama fark edemedik ki aslında onlarda yalan. Gerçek olan biziz ve bu Toprakların hikayeleri.

Doğru hepimiz yalnızız ve tekiz ama aslında bir olmalıyız. Sonra geliyoruz haşmetin lafına takılıyoruz " kısmetiniz geldimi kabullenin" ( Başbakanın tam anlamadığım ve hatırlamadığım kızlar evlenin çağrısı) aslında buraya uyan bu topraklarda olan laftı " zarfa değil mazrufa bakın" dır.

Bizim sorunumuz işte bu "OKU"mayı sevmememiz eğer sevsek mazrufa bakarız ama varsa yoksa harici işler sonra ağlıyoruz hep beraber "neden tekizzz??"

işte hikaye bu elim yazdığınca, dilim döndüğünce yazmaya çalıştım. Sürçülisan ettimse affola. Ez bu metin "Ah İstanbul" filmi dinlenerek yazılmıştır. ;)


6 Temmuz 2014 Pazar

KATILIMCI BELEDIYECILIK VE GENCLER

Efendim bugun guzel pazarimi bazi arkadaslarimin "ne isin var olm nolcak ki"demeleri valide sultanin "oglum siyasete bulasma bak siler atarlar bir çırpıda" vb laflarina ragmen Kadıköy Belediyesi'nin duzenledigi Genclik Calistayinda harcadim. Kötü müydü,  kismen evet denebilir ancak bir yerel yonetimin gencleri karsisina alip ne yapilim diye sormasi bile ulkemiz icin bir baslangic ve yerel yönetimler icin buyuk bir adimdi. Ek olarak neredeyse tum gün Aykurt baskanin da bulunmasi ve şikayetleri birebir dinlemesi gayet iyiydi.

E bu kadar yagladik birazda elestirelim. Oncelikle web uzerinden temel bir calisma yapilip bizler o sekilde katilsaydik daha verimli olurdu. Zaten tek gune ( devamlari olacakmis takipteyiz) bu kadar yogun programi koyarak moderasyonu ve katılımcıları yormak icin yeterince uygun bir ortamdi. E tabi Akdeniz ulkesi olmamizim verdigi rahatliktan dolayi 30 dakika gec basladik ve sorunlarin detaylari nedeniyle zor bela saatinde bitirdik. Bir de klimalarimiz vardiki aman yarabbi twitter da muhabbeti yeterince donmus sanirim :)) Baskaca aklima gelen buyuk aksaklik yoktu.

Gelelim Calistaydan çıkanlara. Genel itibari ile daha yeşil, tum bireylere yakin ve anlayisli insan odakli bir belediye istedigimizi ilettik. Bununla beraber Kadikoy un meshur trafigine aldigi göce, donusum adi altinda uygulanan rantiyeye ve sosyo-ekonomik cokuntulere dikkat cekildi (benim icin bu onemliydi neticede müteahhit bir Baskanimiz var).

Bunlarla beraber Kadikoy de ne cok bisikletli oldugu ve aslinda neden kullanmadigimizi anlamis olduk. Ve tabi Anakent belediyemiz ile yasanan sınır/yetki alani sorununu belirtildi. Ayni zamanda minibus terorunu aktardik belediyeye.

Baska bir hususta ortaya cikmis oldu. Ezel evvel savundugum yerel radyo TV olmamasi belediyenin yaptiklarini ve yapacaklarini iletmesi icin ne kadar onemli bir gereklilik oldugu tekrar vurgulandi cunku belediyenin yaptiklarindan tam anlamiyle kimsenin haberi olmamis.

Ekolojik ve yesil bir kente(yenilenebilir temiz enerji dahil) nasil kavuşuruzu tartistik ve genclerin buna ne kadar istekli oldugunu gormus olduk. Tabi bazi projelerin yapimi icin elimizde butce bilgisinin olmasi lazimdi.

Bu arada Haydarpaşa Garı ve tarihi tren istasyonlari ve Kadıköy'un tarihi dokusuna hic beklemedigim kadar hassasiyet olduğunu gormus oldum.

Madde madde okumak yada fikir beyaninda bulunmak isteyenler Twitter'dan #aklimdakikadiköy (turkce karakterle) hastagi ile bakip yazabilirler. Başta da dedigim gibi hem sitesinden hemde yaptirimlarindan sonuclari takip edecegiz umarim genclerin cabalari bosa gitmez.