Efenim bildiğiniz üzere bu motor ancak ve ancak yerli malı mazot olan, her derde deva anasonlu dahiyane buluş rakı ile çalışır. Ancak malum ramazan şerefi ile inceden azalttık genede devam. Neyse mecalimiz rakı değil elbet maksat tivitimize girizgah olsun.
Efenim bu yazı şöyle bir tivitle başladı; "Yalnizligini percinlemek isteyenler iftar saati istanbul sokaklarini arsinlasin..." dedim yazmıyorsun bayadır yaz gitsin bir şeyler. Sıkıntı üstüne teklik üstüne, ama sanki böylesini nasıl yazıcaz onu kestiremedim. dur bakalım bir başlayalım da.... vira bismillah.
Efenim malum bu ay Ramazan ayı haliyle ahali iftarda, tutanı da tutmayanı da, hal böyle olunca genelde iftar vakti ortalık tenha ve sakin ve kimsesiz oluyor. Hani hep deriz ya 20 milyon içinde herkes yalnız aslında işte bunu anlamak isteyenler buyursun gezsin İstanbul'u şehir boşken. Oturur ağlarsınız halimize neden bu kalabalık içinde yalnızız diye.
Öyle güzeldir tek dolaşmak, özellikle aşk acısı sonrası ama nafile çabadır bu yenisi gelinceye. Uğraşmalı insan yok olmak bahasına ki var olmalı. Hem kim bulmuş ki yok olmadan var olmayı??
Eğer derdimiz sevdiğimizse ki genelde O'dur. Belkide bırakmalı iplerini, el incesini ki yol almalı belkide o yol almamış biz açık denize gitmişizdir, aslında O'dur bize bağ olan. ve bakmışızdır asıl benliğimiz tekliktedir.
Her ne kadar, ilim adamları deseler de ki, insan bir sosyal hayvandır. Aslında hepimiz tek bir evreniz ve ne acı ki kendimizi aramak dışında salak saçma işlerle uğraşıyoruz. Halbuki çıksak o kovanımızdan açılsak, biraz yalnız ve cesurca bulacağız gerçekliği ve gerçek benliğimiz. Hep nedenler ne içinler? peki bunlar ne işe yararlar hiç sorduk mu kendimize?? Tabi ki hayır. Ne var ne yoksa o kişisel gelişim kitaplarında ama fark edemedik ki aslında onlarda yalan. Gerçek olan biziz ve bu Toprakların hikayeleri.
Doğru hepimiz yalnızız ve tekiz ama aslında bir olmalıyız. Sonra geliyoruz haşmetin lafına takılıyoruz " kısmetiniz geldimi kabullenin" ( Başbakanın tam anlamadığım ve hatırlamadığım kızlar evlenin çağrısı) aslında buraya uyan bu topraklarda olan laftı " zarfa değil mazrufa bakın" dır.
Bizim sorunumuz işte bu "OKU"mayı sevmememiz eğer sevsek mazrufa bakarız ama varsa yoksa harici işler sonra ağlıyoruz hep beraber "neden tekizzz??"
işte hikaye bu elim yazdığınca, dilim döndüğünce yazmaya çalıştım. Sürçülisan ettimse affola. Ez bu metin "Ah İstanbul" filmi dinlenerek yazılmıştır. ;)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder