Herkese merhaba. Bu yazı bugün Ekşisözlük'te gezerken denk geldiğim bir giri üzerine aklıma geldi. Aslında yazar arkadaş bir yerde haklı çünkü bizim ülkede motorun dişlilerle döndüğü unutulur ve en içteki ufak dişlilerden biri kırılırsa motorun (sistemin, işin) işlemez veya zor işler halini alacağı önemsenmez taa ki araç bozuluncaya dek. (Yazmama vesile olan giri bir tık ötenizde buyrun: https://eksisozluk.com/entry/53032919 )
Öncelikle yazar arkadaşın "uluslararası" isimli bölümler için dedikleri doğru denebilir çünkü bizde insanlara lisede adam gibi hangi fakültenin hangi bölümü ne iş yapar anlatılmaz ve bununla beraber insanlara "uluslararası" ortamların güzelliği anlatılır. Haliyle 17 yaşında olan bir gençte bunlara meftun olup tercih yapar ama iş hayatında ağlar... Çünkü ne acı ki ne liselerimiz ne de üniversitelerimiz (alanım hakkında) iş hayatına gençleri pek hazırlayamaz.
Yazıda ilk başta bozulduğum husus üslup. Gerçi bakış açısı pek çok Orta ve Küçük Boy işletmemiz hatta belki Kurumsal olanları içinde geçerlidir. O da şudur; "Ya bu ithalat ihracat işlerine bizim muhasebedeki Aysel hanım/Veysel bey baksın sonuçta fatura falan kesiliyor geri kalanı da bizim ambar sorumlusu Haydar bey halleder." Atlanan nokta yazar arkadaşın bahsettiği gibi işlerin basite indirgenmesi. Baktığımızda hamallık veya çöpçülük basit görülebilir ancak ikisinin de kendi içinde bir sistematiği ve püf noktası vardır.
ULUSLARARASI TİCARET NEDİR? DIŞ TİCARET NEDİR?
Önceliği Dış Ticarete verelim. Dış Ticaret (İthalat/İhracat) Kitabi tanım şu şekildedir genelde; Özel/Tüzel kişilerin ülke içinden aldıkları/ürettikleri ürünleri mevcut mevzuata göre bedelini kambiyo uygulamalarına göre getirmek veya gönderdikten sonra yurt dışı etmek veya aynı şekilde yurt dışından yurt içine getirmektir. Yani siz alıcı veya satıcı olarak kendi hukuk düzenlemelerinize tabisinizdir.( tarafların anlaşamama halleri ve diğer sözleşme şartları göz ardı edilmiştir)
Uluslararası Ticaret ise; Dış ticaretin tanımına çok benzer ancak komisyoncu olarak Çin'den aldığınız bir malı Finlandiya'daki müşterinize satabilir Türkiye'yi pas geçebilirsiniz. Ancak bu sefer sizi Uluslararası hukuk, bankalar düzenlemeleri, nakliye riski vb. başkaca riskler bekler. Buradaki en dikkat edilecek husus Uluslararası hukuk kuralları veya Tercih edilen Hukuktur iş sarpa sararsa burada patlama olasılığınız vardır. Bu bölümlerde okuyan insanlarında bunlara dikkat etmesi beklenir.
Burada 2006 yılında kurumsal bir firmamızda yaşadığım mülakattan örnek vermek isterim. Önce konumum hakkında yazayım. Yaş 21, mezuniyet Dış Ticaret ve AB Ön Lisans, A.Ö.F İktisat Bölümünde okunuyor, Lisede de Dış Ticaret okunmuş. Tecrübe yaklaşık 2-2,5 yıl (yarısı gümrük müşavirliği firmasında staj kalanı ikinci 500'de olan bir firmada ithalat sorumluluğu) Olay; bu bilgilere rağmen CIF/FOB nedir? sorusuyla muhatap olmam. Benim cevap; "Bilmesem Liseden mezun olamazdım...?!?!" Çünkü bizde mezkur bölüm veya İİBF'den mezun olup bu işlere baş vuran ve yazar gibi "Amaan kağıt kürek iş mi yea??" diyenlerden dolayı abuk sorulara muhatap oluyorsunuz.
NE VAR YAPTIĞIN İŞİ SEKRETER YAPAR İŞ Mİ YANİ YAPTIĞIN?!?
Doğru kırtasiyesi bol bir iştir bu sektör çünkü her şeyinizin yazılı olması lazım yoksa durduk yere ceza çekersiniz. Ancak bu işi yapmak için sadece ön muhasebe (ne demekse o?? ) az biraz İngilizce (sözleşmeler ağır hukuki ve uluslararası ticaret dili içerir öyle "Hey Dude how'r U?" ile zor), Genelde hata olmaması için bir kısaltmalar dili kullanılır (INCOTERMS) bunu bilmezseniz yandınız.
Gene bir örnek verelim. Eski çalıştığım yerde patronumuz klasik Türk tipi patrondu her şeyin en iyisini bilirdi. Bir makine siparişi vermiş. Satıcı uyanıklık yapıp sözleşmeye CIF - TURKEY yazmış normalde ilgili Liman yada şehir yazılır. Mal gecikti ne oluyor dedik satıcının Operasyon yetkilisini aradık. Sonuç Mallar Japonya'dan önce Almanya'ya sonra da İzmir'e hava yolu ile gelecek akabinde mallar İstanbul'da gümrüğe sokulacak. Haliyle yaklaşık 3 günlük gecikme veya hesapta olmayan maliyetlerle iş halledildi. E hani basitti bu iş??
Hiç bir iş dışarıdan görüldüğü gibi değildir. Eğer yeterli eğitiminiz ve tecrübeniz yoksa haybeden maliyete katlanır bir süre sonra da batarsınız.
Aciliyet konusu var bir de. Konuyu bilmeyen insanlar iş yapmak için "acil acil" lafını çok kullanır. Ancak siz Nakliyeci ile, Gümrükçüyle nasıl konuşacağınızı bilirseniz. Bankanızın dilini anlarsanız ithalatı 2 veya 3 iş gününde fixe bağlar halledersiniz. İhracatta 1 gününüzü alır. Yoksa teslim şartını yerine getirmemekten ceza mı alırsınız yoksa geç tedarikten üretim mi aksar orasını ben bilmem
E NE YAPAR BU ULUSLARARASI TİCARET OKUYANLAR?
Ülkemizdeki Sorun da budur danışmayı sevmeyiz. Uluslararası Ticaret/Lojistik okuyanlar çalıştıkları firmanın (veya sahip oldukları) işlerinin yolunda ve bir program dairesinde gitmesini sağlar.
Ama gerçekten bir plazada lattenizi yudumlayıp 6'da işten çıkacağınızı ummayın. Bol stresli, kimsenin anlayamadığı, genelde yumurta kapıya dayanınca çözüm için uğranılan yer olacaksınızdır. Ancak aklı başında bir firma sizi üretim planlama, satış, tedarik zinciri gibi yerlere koyabilir çünkü muhasebedeki Veysel Beyden daha çok kriz yönetimi yapmışsınızdır...
Bir nokta daha var yazar arkadaşa katıldığım o da çalışmak. Bu bölümde okuyan arkadaşlar her yaz ayrı bir kolunda çalışsınlar hatta mümkünse okurken de çalışsınlar ki nerede rol alacaklarına mezuniyette değil öncesinde karar vermiş olsunlar.
Bu yazım internette gördüğüm bir beğenmeme yazısı üzerine kısaca cevaplama mahiyetindedir. İlerleyen günlerde Uluslararası Ticarete yeni başlayanlar veya okuyanlar için olay çözümlemesi şeklinde yazılar kaleme almayı planlıyorum.
Saygılar ve Selamlar Herkese....
Keyfe keder bir TC vatandaşının kafasına estikçe yaşamla ilgili yazınları vardır. Edebi değil deneyseldir. Siyasetten sanata,aşka, belediyelere kadar herşey var
30 Mayıs 2016 Pazartesi
10 Mart 2016 Perşembe
NASIL GÜMRÜK MÜŞAVİRİ OLURUM?
Bu sıralar sıkça duyduğum soru; "Nasıl Gümrük Müşaviri olurum yada Yardımcısı açıklayabilir misiniz?" Bu soruyu bu kadar sık duymamın birinci sebebi yönetim kurulunda olduğum Gümrük Müşavir Yardımcıları ve Stajyerleri Derneği(GMYD) diğeri ise mesleğimi bilen genç arkadaşların yönelttiği sorular.
Genç arkadaşlarımız hasbel kader veya kulaktan dolma bazı bilgilerle genelde Lojistik bölümlerini yazıyorlar. Okulun bitmesine yakın ne yapsak diye düşünmeye başlıyorlar ve bir şekilde bana ulaşıyorlar. Bu yazıyı yazma sebebim de Gümrük Müşavirliğini yapmak isteyen arkadaşlara kısa bir bilgi vermektir.
14.Temmuz.2015'de yazdığım "Tercih Yapacaklara Selam Olsun" (http://tolgayuzbas.blogspot.com.tr/2015/07/tercih-yapacaklara-selam-olsun.html) başlıklı yazımda aslında biraz da esprili bir şekilde dış ticaret operasyon koluna ait bilgiler vermiştim. Aşağıda mevzuat halini ve iş akışında yaşayacaklarını yazacağım.
Öncelikle bu mesleği yapacak arkadaşlar yasal mevzuatı araştırmayı alışkanlık haline getirmeliler sonuçta işiniz bu olacak.
Meslek ile alakalı bilgiler Gümrük Kanunu (GK) Madde 225-228 de belirtilmiştir. Gerekli yerleri aşağıya alıntılıyorum.
"GK. Md.225/1. Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına ilişkin faaliyetler, 5 inci madde hükümleri çerçevesinde, sahipleri ile bunların adına hareket edenler tarafından doğrudan temsil yoluyla veya gümrük müşavirleri tarafından dolaylı temsil yoluyla takip edilir ve sonuçlandırılır.(...)"
Bu madde ileride Gümrük Müşavirliği yapmak isteyen arkadaşlara işin kısa tanımını vermektedir. Burada iki tanım dikkatti çekmektedir. Bunlar, Doğrudan Temsil ve Dolaylı Temsildir. Kısaca açıklarsak; Dolaylı Temsil, kendi adına başkasının (mükellef adına) hesabına iş yapmak demektir. Doğrudan Temsil ise yükümlünün (mükellef) kendi nam ve hesabına temsilname ile işlem yapmasıdır.
Gümrük Müşavir Yardımcı ve Gümrük Müşaviri Nasıl Olunur?
Öncelikle maalesef ki Ticaret Bilimler ve Lojistik mezunları Kanun'da ismen geçmedikleri için bu iş kolunda teknik olarak çalışamıyorlar ancak bu mesleği icra etmek isteyen arkadaşlara pratik bilgi olarak Açık Öğretim Fakültesinin ilgili bölümleri kurtarıcı olacaktır.
Gene mevzuatımızdan alıntı yaparsak aşağıdaki özet ortaya çıkıyor. GK. Md. 227'nin tamamına bakınız. Bu madde nasıl Gümrük Müşavir Yardımcısı olacağınızı anlatır. Aynı maddenin devam bentlerinde Kamu emeklileri için gereken bilgiler ve temel esaslar bulunmaktadır. GK. Madde 228 ise Gümrük Müşavirliğini anlatmaktadır ve tam metine bakmanız yerinde olacaktır.
"GK. Md.227/f. i) Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi, siyasal bilgiler ve endüstri mühendisliği dallarında eğitim veren fakülte ve yüksek okullardan veya denkliği Yüksek Öğretim Kurumunca tasdik edilmiş yabancı yüksek öğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olmak,
ii) Diğer öğretim kurumlarından lisans seviyesinde mezun olduktan sonra (i) alt bendinde belirtilen bilim dallarından lisans üstü seviyede diploma almış olmak ya da ön lisans eğitimi veren gümrük, dış ticaret ve Avrupa Birliği konularında uzmanlık programı olan meslek yüksek okullarından mezun olmak,
g) Staj amacıyla bir gümrük müşavirinin yanında bir yıl çalışmış olmak"
"GK. Md.228/1. 227 nci maddenin 1 inci fıkrasının (f) bendinin (ii) alt bendi hariç olmak üzere, aynı fıkrada belirtilen koşulları taşıyan ve iki yıl süre ile gümrük müşavir yardımcılığı yaparak, gümrük mevzuatı ve gümrüğe ilişkin iktisadi, ticari ve mali konuları kapsayan sınavda başarılı olan kişiler, gümrük müşavirliği yapmaya hak kazanır"
Staj Nedir Süresi Nasıl Hesaplanır?
Her iki maddede de staj konusu yer almaktadır. Peki bu staj nedir yaz çalışması gibi midir? Hayır değildir. Öncelikle kesinlikle şirket unvanında GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ kelimelerinin geçmesi gerekmekte. Adı geçen firmada sigortalı olarak çalışmanız ve bu çalışmanızı süresi içinde (Bir hafta) ilgili mercilere usulü ile bildirmiş olmanız gerekmektedir. Bu konu Müşavirin zorunluluğun da olsa Stajyerin mutlak suretle kontrolü ve gereğinde başvuruyu kendisinin yapması yerinde olur.(Uygulamada bu yöndedir.)
Sınava girmek için bir ve iki yıllık staj süreleri geçmektedir. Burada anlaşılması gereken, sınavın açıldığı tarihte 360 gün veya 720 gün staj süresinin doldurulmuş olmasıdır. Bu hesap yıl olarak alınır tam tarih dikkate ALINMAZ!!!
Örneklersek; Mart 2016'da GMY'lik için staja başlayan arkadaş 2017 yılının kasımındaki sınava GİREMEZ. Çünkü o yılın BAŞINDA staj süresi dolmamıştır. 2018'de açılacak olan sınava girebilir. Aynısı GM'lik içinde geçerlidir. Müşavirlik stajınızı da ancak Gümrük Müşavir Yardımcısı İzin Belge'nizi aldıktan sonra başlatabilirsiniz bunu da unutmamak lazım.
Stajyerler, GMY'ler ve GM'ler Nasıl Çalışır?
Esasında stajyerlerin iş takibi yetkisi yoktur ancak mesleği öğrenmeniz için şirket içinde ve sahada çalışmanız sizin faydanıza olacaktır. GMY'ler Müşavir adına iş takibi yapabilirler, muayenelerde hazır bulunurlar ancak tebligatları kabul edemezler. Gümrük Müşavirleri ise beyanda bulunan adına mali/hukuki sorumlulukla hareket ederek tüm gümrük işlemlerini tamamlar mükellef adına vekalet ile imza atar.
Umarım yazı biraz olsun bu iş kolunu merak eden arkadaşlara yardımcı olabilmiştir. Meslek yoğun kafa ve emek sarfiyatı içerir ve mutlaka öğrencilikte -kişi eğer bu mesleği yapmak istiyorsa- bir Gümrük Müşavirliği firmasında çalışmalıdır. Detaylı bakmak isteyenler için ilgili meslek örgütlerinin ve resmi kurumların sitelerini aşağıya yazıyorum.
Saygı ve Selamlarımla,
M. Tolga YÜZBAŞ
Y/34/5254
İNCELEME LİNKLERİ:
1. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4458.pdf
2. http://www.igmd.org/ İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği
3. http://www.izmgmd.org.tr/ İzmir Gümrük Müşavirleri Derneği
4. http://agm.org.tr/ Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği
5. http://www.mergumder.org.tr/ Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği
6. http://bugumder.org/ Bursa Gümrük Müşavirleri Derneği
7. http://ggm.gtb.gov.tr/ Gümrükler Genel Müdürlüğü
NOT: Bu yazı yazarın kendi bilgi, deneyim ve görüşleri ile yazılmış olup Gümrük Müşavir Yardımcıları ve Stajyerleri Derneği'nin resmi görüşünü yansıtmaz.
Genç arkadaşlarımız hasbel kader veya kulaktan dolma bazı bilgilerle genelde Lojistik bölümlerini yazıyorlar. Okulun bitmesine yakın ne yapsak diye düşünmeye başlıyorlar ve bir şekilde bana ulaşıyorlar. Bu yazıyı yazma sebebim de Gümrük Müşavirliğini yapmak isteyen arkadaşlara kısa bir bilgi vermektir.
14.Temmuz.2015'de yazdığım "Tercih Yapacaklara Selam Olsun" (http://tolgayuzbas.blogspot.com.tr/2015/07/tercih-yapacaklara-selam-olsun.html) başlıklı yazımda aslında biraz da esprili bir şekilde dış ticaret operasyon koluna ait bilgiler vermiştim. Aşağıda mevzuat halini ve iş akışında yaşayacaklarını yazacağım.
Öncelikle bu mesleği yapacak arkadaşlar yasal mevzuatı araştırmayı alışkanlık haline getirmeliler sonuçta işiniz bu olacak.
Meslek ile alakalı bilgiler Gümrük Kanunu (GK) Madde 225-228 de belirtilmiştir. Gerekli yerleri aşağıya alıntılıyorum.
"GK. Md.225/1. Eşyanın gümrükçe onaylanmış bir işlem veya kullanıma tabi tutulmasına ilişkin faaliyetler, 5 inci madde hükümleri çerçevesinde, sahipleri ile bunların adına hareket edenler tarafından doğrudan temsil yoluyla veya gümrük müşavirleri tarafından dolaylı temsil yoluyla takip edilir ve sonuçlandırılır.(...)"
Bu madde ileride Gümrük Müşavirliği yapmak isteyen arkadaşlara işin kısa tanımını vermektedir. Burada iki tanım dikkatti çekmektedir. Bunlar, Doğrudan Temsil ve Dolaylı Temsildir. Kısaca açıklarsak; Dolaylı Temsil, kendi adına başkasının (mükellef adına) hesabına iş yapmak demektir. Doğrudan Temsil ise yükümlünün (mükellef) kendi nam ve hesabına temsilname ile işlem yapmasıdır.
Gümrük Müşavir Yardımcı ve Gümrük Müşaviri Nasıl Olunur?
Öncelikle maalesef ki Ticaret Bilimler ve Lojistik mezunları Kanun'da ismen geçmedikleri için bu iş kolunda teknik olarak çalışamıyorlar ancak bu mesleği icra etmek isteyen arkadaşlara pratik bilgi olarak Açık Öğretim Fakültesinin ilgili bölümleri kurtarıcı olacaktır.
Gene mevzuatımızdan alıntı yaparsak aşağıdaki özet ortaya çıkıyor. GK. Md. 227'nin tamamına bakınız. Bu madde nasıl Gümrük Müşavir Yardımcısı olacağınızı anlatır. Aynı maddenin devam bentlerinde Kamu emeklileri için gereken bilgiler ve temel esaslar bulunmaktadır. GK. Madde 228 ise Gümrük Müşavirliğini anlatmaktadır ve tam metine bakmanız yerinde olacaktır.
"GK. Md.227/f. i) Hukuk, iktisat, maliye, işletme, muhasebe, bankacılık, kamu yönetimi, siyasal bilgiler ve endüstri mühendisliği dallarında eğitim veren fakülte ve yüksek okullardan veya denkliği Yüksek Öğretim Kurumunca tasdik edilmiş yabancı yüksek öğretim kurumlarından en az lisans seviyesinde mezun olmak,
ii) Diğer öğretim kurumlarından lisans seviyesinde mezun olduktan sonra (i) alt bendinde belirtilen bilim dallarından lisans üstü seviyede diploma almış olmak ya da ön lisans eğitimi veren gümrük, dış ticaret ve Avrupa Birliği konularında uzmanlık programı olan meslek yüksek okullarından mezun olmak,
g) Staj amacıyla bir gümrük müşavirinin yanında bir yıl çalışmış olmak"
"GK. Md.228/1. 227 nci maddenin 1 inci fıkrasının (f) bendinin (ii) alt bendi hariç olmak üzere, aynı fıkrada belirtilen koşulları taşıyan ve iki yıl süre ile gümrük müşavir yardımcılığı yaparak, gümrük mevzuatı ve gümrüğe ilişkin iktisadi, ticari ve mali konuları kapsayan sınavda başarılı olan kişiler, gümrük müşavirliği yapmaya hak kazanır"
Staj Nedir Süresi Nasıl Hesaplanır?
Her iki maddede de staj konusu yer almaktadır. Peki bu staj nedir yaz çalışması gibi midir? Hayır değildir. Öncelikle kesinlikle şirket unvanında GÜMRÜK MÜŞAVİRLİĞİ kelimelerinin geçmesi gerekmekte. Adı geçen firmada sigortalı olarak çalışmanız ve bu çalışmanızı süresi içinde (Bir hafta) ilgili mercilere usulü ile bildirmiş olmanız gerekmektedir. Bu konu Müşavirin zorunluluğun da olsa Stajyerin mutlak suretle kontrolü ve gereğinde başvuruyu kendisinin yapması yerinde olur.(Uygulamada bu yöndedir.)
Sınava girmek için bir ve iki yıllık staj süreleri geçmektedir. Burada anlaşılması gereken, sınavın açıldığı tarihte 360 gün veya 720 gün staj süresinin doldurulmuş olmasıdır. Bu hesap yıl olarak alınır tam tarih dikkate ALINMAZ!!!
Örneklersek; Mart 2016'da GMY'lik için staja başlayan arkadaş 2017 yılının kasımındaki sınava GİREMEZ. Çünkü o yılın BAŞINDA staj süresi dolmamıştır. 2018'de açılacak olan sınava girebilir. Aynısı GM'lik içinde geçerlidir. Müşavirlik stajınızı da ancak Gümrük Müşavir Yardımcısı İzin Belge'nizi aldıktan sonra başlatabilirsiniz bunu da unutmamak lazım.
Stajyerler, GMY'ler ve GM'ler Nasıl Çalışır?
Esasında stajyerlerin iş takibi yetkisi yoktur ancak mesleği öğrenmeniz için şirket içinde ve sahada çalışmanız sizin faydanıza olacaktır. GMY'ler Müşavir adına iş takibi yapabilirler, muayenelerde hazır bulunurlar ancak tebligatları kabul edemezler. Gümrük Müşavirleri ise beyanda bulunan adına mali/hukuki sorumlulukla hareket ederek tüm gümrük işlemlerini tamamlar mükellef adına vekalet ile imza atar.
Umarım yazı biraz olsun bu iş kolunu merak eden arkadaşlara yardımcı olabilmiştir. Meslek yoğun kafa ve emek sarfiyatı içerir ve mutlaka öğrencilikte -kişi eğer bu mesleği yapmak istiyorsa- bir Gümrük Müşavirliği firmasında çalışmalıdır. Detaylı bakmak isteyenler için ilgili meslek örgütlerinin ve resmi kurumların sitelerini aşağıya yazıyorum.
Saygı ve Selamlarımla,
M. Tolga YÜZBAŞ
Y/34/5254
İNCELEME LİNKLERİ:
1. http://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.4458.pdf
2. http://www.igmd.org/ İstanbul Gümrük Müşavirleri Derneği
3. http://www.izmgmd.org.tr/ İzmir Gümrük Müşavirleri Derneği
4. http://agm.org.tr/ Ankara Gümrük Müşavirleri Derneği
5. http://www.mergumder.org.tr/ Mersin Gümrük Müşavirleri Derneği
6. http://bugumder.org/ Bursa Gümrük Müşavirleri Derneği
7. http://ggm.gtb.gov.tr/ Gümrükler Genel Müdürlüğü
NOT: Bu yazı yazarın kendi bilgi, deneyim ve görüşleri ile yazılmış olup Gümrük Müşavir Yardımcıları ve Stajyerleri Derneği'nin resmi görüşünü yansıtmaz.
23 Şubat 2016 Salı
GÜZEL ZAMANLARIMIZ...?!
Bu yazıyı yazmayacaktım aslında. Sonuçta her insan gençliğini ilk ergenliğini güzel hatırlar ama Ekşisözlük'de gördüğüm "AKP Öncesi Türkiye" başlığı ve altına girilen yazılardan sonra istemsizce gece gece çocukluk, ilk ergenlik ve ergenliğime doğru bir yolculuğa çıktım. Bakalım pelt olmuş hafızamda neler kalmış.
Bu arada yaş çok fazla değil aslında 1985 doğumlu ailesi yaklaşık 1930'lardan beri İstanbul'da yaşayan bir orta halli tüccar çocuğuyum. Evimiz genelde Anadolu yakasındaydı sadece iki iki buçuk sene Mimaroba'da oturduk hatıralarda o da var. Yazıda birazda olsa AKP'nin ilk yıllarına girebilirim sonuçta ilk seçildiklerinde lisede öğrenciydim :)
Mesela sokakta rahat rahat oynardık. O zaman oturduğumuz evin yanında fırın vardı. sabahları un gelirdi haliyle birazı yerlere dökülürdü. Ben ve bir iki arkadaşım su,toprak ve un üçlüsünden ekmek pasta falan yapardık.
Mesela, kimseye mezhebini memleketini sormazdık bilmezdik. Bir tek isim biraz ilginçse sorardık onda da "Aaa değişikmiş" diyip oyuna dalardık.
O zaman da aslında Metrobüs sistemimiz vardı. Mecidiyeköy Taksim arasındaki otobüsler tercihli yoldan giderlerdi sonra trafik yoğunluğu nedeniyle demirler kaldırıldı tercihli yol yalan oldu.
Büyükçekmece'den Kadıköy'e gelmek için belki 4 5 vesait değiştirirdik (Topkapı otobüs garıydı) ama şimdikiyle hemen hemen aynı süreyi alırdı gelmemiz.
7 8 yaşlarında iki çocuk hiç korkmadan Bağlarbaşı'ndan Kartalbaba Türbesine kadar (yaklaşık 1,5 Km yürüyerek 15-20 dakika) gidip bir akrabasında su içip evine geri gelebilirdi. Ailenin korkusu araba çarpmasıydı.
Mesela, annelerimiz babalarımız hiç korkmadan - e birazda kendimize güvenimiz gelsin diye- bizi bakkala markete yollardı. Tasallutta bulunacağı aklına gelmezdi Bakkal Mehmet'in.
Mesela, tek başına filime sokardı annem beni. Hatta yanımda oturan ablanın (gerçekten abla benden büyüktü) mısırını yemiştim dalıp :))
Okul gezileri olurdu. Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi Sarayları gezdirilirdi çocuklara. Üsküdar'da oturduğum için ve okulumda orada olduğundan şimdi Milletin bilmem neresine bir şeyler koymak isteyen zevatın sevmediği Fethi Paşa Korusuna okulca pikniğe gidilirdi. Eğer ortadan kaybolduksa kimse tecavüz edilip öldürüldüğümüzü aklına getirmez, kafamızı gözümüzü mü yardık acaba diye düşünürdü.
Hani Mimaroba demiştim ya başta. 94-95 yıllarında orası Büyükçekmece'ye bağlı bir köydü haliyle gittiğim okul Köy okulu. Öğle yemeğinde okuldan çıkıp eski okul binasına gider yemeğimizi göl manzarasında yerdik. Dönerken de Öğretmen Kırtasiyeye uğrar kokulu defterlerden alırdık :)) Göle düşmeyelim diye hocalar kızardı. Baktılar olmuyor, laf geçiremiyorlar bize öğretmenlerimiz de bizle gelirdi arkamızdan...
Televizyonda Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand, Savaş Ay, Hulki Cevizoğlu vardı. Haber, tartışma programları izlerdik. Her taraf dinlenir bir sonuca varılmaya çalışılırdı. (sonradan bazısının suyu çıksa da)
O zamanda saçma sapan programlar vardı ama katinde açıp Sörvayvır izlemezdik PO ihalesine falan bakardık lisedeyken (Ticaret Lisesiydik belki ondandır :D ) ülke ekonomisini politikasını takip ederdik. TKP'li ile MHP'li arkadaş olabilirlerdi neticede ikisi de yol farklı olsa da ülkesini savunurdu. Bu kadar da kutuplaşmamıştık.
Mesela gündüz kuşağında kadın programları vardı. Evlenme veya kayıp bulma programları yoktu. Pratik bilgiler veya sağlık bilgileri verilirdi.
Lombak, L-Manyak alırdık mesela Kötü Kedi Şerafettin, Robinson Crouse ve Cuma okurduk o dergilerde ama kimseye tecavüz etmek, küfür kıyamet konuşmak aklımıza gelmezdi çünkü bir şekilde bunların hayal olduğunu bilirdik.
Doğru Faili meçhuller olurdu, gazetecilerin arabaları havaya uçurulurdu sonra Susurluk ayranı ile değil Kazası ile bilinir oldu. Ama inanlar "Tencere tava çalardı" kimse hep aynı hava demezdi. Halk tepki vermiştir derdi.
Ekonomik krizden etkilenen insan Başbakanlık önünde yazar kasa kırabilirdi çünkü o zaman devletin başındakilere ulaşmak yasak değildi. Yada siyasi mizah yapanlar rahat rahat işini yapardı. Hepimiz hatırlarız değil mi Levent Kırca'nın İSKİ parodisini...
Mesela, TutiFuritti vardı yada Pazar gecesi sinemasını Parliament sunardı kimse de sigaraya başlamazdı yada sokakta biraz dekolte giyinen kadına tecavüz etmeye kalkmazdı. Yada belki biz duymuyorduk malum sosyal medya yoktu ;)
Cep telefonumuz yoktu konuşulan saatte konuşulan yerde olurdu insanlar. İstiklal caddesinde fidan görünümlü ağaçlar vardı...
İlk aklıma gelenler bunlar. Herkes kendine göre başka şeylerde yazabilir. Belki "ikna odaları" belki "askeri vesayet". Ama şu anki durumunda ondan farkı yok aslında sonuçta özgürlük ve adalet herkese lazım...
Bu arada yaş çok fazla değil aslında 1985 doğumlu ailesi yaklaşık 1930'lardan beri İstanbul'da yaşayan bir orta halli tüccar çocuğuyum. Evimiz genelde Anadolu yakasındaydı sadece iki iki buçuk sene Mimaroba'da oturduk hatıralarda o da var. Yazıda birazda olsa AKP'nin ilk yıllarına girebilirim sonuçta ilk seçildiklerinde lisede öğrenciydim :)
Mesela sokakta rahat rahat oynardık. O zaman oturduğumuz evin yanında fırın vardı. sabahları un gelirdi haliyle birazı yerlere dökülürdü. Ben ve bir iki arkadaşım su,toprak ve un üçlüsünden ekmek pasta falan yapardık.
Mesela, kimseye mezhebini memleketini sormazdık bilmezdik. Bir tek isim biraz ilginçse sorardık onda da "Aaa değişikmiş" diyip oyuna dalardık.
O zaman da aslında Metrobüs sistemimiz vardı. Mecidiyeköy Taksim arasındaki otobüsler tercihli yoldan giderlerdi sonra trafik yoğunluğu nedeniyle demirler kaldırıldı tercihli yol yalan oldu.
Büyükçekmece'den Kadıköy'e gelmek için belki 4 5 vesait değiştirirdik (Topkapı otobüs garıydı) ama şimdikiyle hemen hemen aynı süreyi alırdı gelmemiz.
7 8 yaşlarında iki çocuk hiç korkmadan Bağlarbaşı'ndan Kartalbaba Türbesine kadar (yaklaşık 1,5 Km yürüyerek 15-20 dakika) gidip bir akrabasında su içip evine geri gelebilirdi. Ailenin korkusu araba çarpmasıydı.
Mesela, annelerimiz babalarımız hiç korkmadan - e birazda kendimize güvenimiz gelsin diye- bizi bakkala markete yollardı. Tasallutta bulunacağı aklına gelmezdi Bakkal Mehmet'in.
Mesela, tek başına filime sokardı annem beni. Hatta yanımda oturan ablanın (gerçekten abla benden büyüktü) mısırını yemiştim dalıp :))
Okul gezileri olurdu. Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi Sarayları gezdirilirdi çocuklara. Üsküdar'da oturduğum için ve okulumda orada olduğundan şimdi Milletin bilmem neresine bir şeyler koymak isteyen zevatın sevmediği Fethi Paşa Korusuna okulca pikniğe gidilirdi. Eğer ortadan kaybolduksa kimse tecavüz edilip öldürüldüğümüzü aklına getirmez, kafamızı gözümüzü mü yardık acaba diye düşünürdü.
Hani Mimaroba demiştim ya başta. 94-95 yıllarında orası Büyükçekmece'ye bağlı bir köydü haliyle gittiğim okul Köy okulu. Öğle yemeğinde okuldan çıkıp eski okul binasına gider yemeğimizi göl manzarasında yerdik. Dönerken de Öğretmen Kırtasiyeye uğrar kokulu defterlerden alırdık :)) Göle düşmeyelim diye hocalar kızardı. Baktılar olmuyor, laf geçiremiyorlar bize öğretmenlerimiz de bizle gelirdi arkamızdan...
Televizyonda Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand, Savaş Ay, Hulki Cevizoğlu vardı. Haber, tartışma programları izlerdik. Her taraf dinlenir bir sonuca varılmaya çalışılırdı. (sonradan bazısının suyu çıksa da)
O zamanda saçma sapan programlar vardı ama katinde açıp Sörvayvır izlemezdik PO ihalesine falan bakardık lisedeyken (Ticaret Lisesiydik belki ondandır :D ) ülke ekonomisini politikasını takip ederdik. TKP'li ile MHP'li arkadaş olabilirlerdi neticede ikisi de yol farklı olsa da ülkesini savunurdu. Bu kadar da kutuplaşmamıştık.
Mesela gündüz kuşağında kadın programları vardı. Evlenme veya kayıp bulma programları yoktu. Pratik bilgiler veya sağlık bilgileri verilirdi.
Lombak, L-Manyak alırdık mesela Kötü Kedi Şerafettin, Robinson Crouse ve Cuma okurduk o dergilerde ama kimseye tecavüz etmek, küfür kıyamet konuşmak aklımıza gelmezdi çünkü bir şekilde bunların hayal olduğunu bilirdik.
Doğru Faili meçhuller olurdu, gazetecilerin arabaları havaya uçurulurdu sonra Susurluk ayranı ile değil Kazası ile bilinir oldu. Ama inanlar "Tencere tava çalardı" kimse hep aynı hava demezdi. Halk tepki vermiştir derdi.
Ekonomik krizden etkilenen insan Başbakanlık önünde yazar kasa kırabilirdi çünkü o zaman devletin başındakilere ulaşmak yasak değildi. Yada siyasi mizah yapanlar rahat rahat işini yapardı. Hepimiz hatırlarız değil mi Levent Kırca'nın İSKİ parodisini...
Mesela, TutiFuritti vardı yada Pazar gecesi sinemasını Parliament sunardı kimse de sigaraya başlamazdı yada sokakta biraz dekolte giyinen kadına tecavüz etmeye kalkmazdı. Yada belki biz duymuyorduk malum sosyal medya yoktu ;)
Cep telefonumuz yoktu konuşulan saatte konuşulan yerde olurdu insanlar. İstiklal caddesinde fidan görünümlü ağaçlar vardı...
İlk aklıma gelenler bunlar. Herkes kendine göre başka şeylerde yazabilir. Belki "ikna odaları" belki "askeri vesayet". Ama şu anki durumunda ondan farkı yok aslında sonuçta özgürlük ve adalet herkese lazım...
9 Şubat 2016 Salı
TAKSICI ESNAFIMIZ
Hep siyaset olmaz malum blogun başlığında bile yazıyor. Bu sefer bir şikayetle sizlerleyim.
Aşağıda öz olarak yazmaya çalışacağım olaylar 5 ve 6 Şubat 2016'da başıma gelen olaylardır. Tabii ki bu olayları bir meslek grubuna kötülemede bulunmak için yazmıyorum ama netice de ben tüketiciyim ve benim gibi onlarca insan güzide esnaflarımızdan olan "Taksici Esnaf"larımızla benzer sorunları bol bol yaşamıştır.
Yazılı hikaye aynı şekilde İBB'ye, TUKODER'e ( ki ne işe yararlar gerçekten haberim yok), bir de genelde trafikte dinlediğim ve yayınlarını sevdiğim için Radyo Trafik'e ileteceğim. (Taksicilerle program yapıyorlar malum) He tabii bu hareketten sonra eli sopalı bir kaç düşman edine bilirim ama alıştık nasılsa...
OLAYLAR:
1 - 05/02/2016 akşamı bir kaç arkadaşımla Ortaköyde bir yerde yemek yedik muhabbet ettik. Sonrasında dağılmaya karar verdik. Grup içinde olan bir arkadaşım Akatlar'da oturduğunu söyledi. Havanın kötü olması ve benimde Anadolu yakasına geçecek olmamdan dolayı onunla aynı taksiye bindik. Binerken de şoför arkadaşa "Önce Akatlara arkadaşı bırakacağız oradan da Acıbademe geçeceğiz" dedik ve araca bindik. (Kendisinin tamam demesiyle)
Arkadaşı bıraktıktan sonra FSM yoluna girdik saat 23-23.30 sularıydı. Arkadaş aynadan bakıp "abi yol kalabalık ben seni metrobüse bırakayım mı?" diye bir laf etti. "Neden?" deyince trafik çokmuş Anadolu yakasına geçip geri gelmesi 4 saat sürermiş ondan olmaz dedi. Zaten alkol almışım üstüne haftanın yorgunluğu benim derdim zaten uyuya uyuya evime gitmek ki metrobüse binecek olsam en başta onu der hatta arkadaştan önce bile inebilirdim (Zincirlikuyu Akatlardan önce).
2 - Bir süre konuşmadan sonra Beşiktaş iskeleye bırakmasını istedim ki Üsküdar'a geçebileyim. Oradan da bir taksiye bindim. şoför abimiz bir elinde ÇAY şekilde biraz gittik yukarıdaki konuyu açınca biraz bozuldu "hepimizi aynı kefe koyma ayıp oluyor" diye ilginç bir çıkışta bulundu. Sinir kıyamet evimin biraz gerisinde inip bir kaç Tivit attım sinirli ve şikayetçi bir şekilde.
3 - 06/02/2016 akşamı arkadaşlarla sinemaya gittik sonrasında bir AVM önünden taksiye bindim. Bindiğim araç bir durağa kayıtlı taksiydi. Abiye Acıbadem dedim tamamlaştık ama ne hikmetse gideceğim yer abiye yakın geldi ilginç bir sertlikte "Yakın mesafede para kazanmıyoruz. Birde İSPARK'a para verdim bunun için mi? Burası olduğunu söylesen almazdım!!" diye konuştu abiye taksimetrenin yazanın iki katını atıp indim.
Olayları kısa bir şekilde yazdım. Sorular aşağıda.
1 - Taksiciler her seferinde vergi verdiklerini ve korsana karşı olduklarını söylerler. Tabii vergi vermek önemli de neden biz istemeden hiç bir taksici koçanı çıkarıp da yazan kadar fatura kesmez?? Ya koçan yeni bitmiştir, ya kalem yoktur. Bunlar varsa suratının şekli değişir. Biraz rahat bir şoförse "Ne yazayım abi" der. Adam o kadar az kesiyor ki şişik fatura verebiliyor demek ki?!
2- Tabii ki çok kısa mesafe almamak gibi bir hakları olabilir e o zaman bunu en başta belirtmeleri gerekmez mi? Oyunun sonradan kuralı değişir mi?
3- Hadi uydurup kısa mesafeye bindik zırlayıp, müşteriye sert mi çıkmaları gerekir? Al götür içinden söv.
4- Keyfine göre yolcuyu başka yerde indirmek nasıl bir rahatlıktır? Aynısı Korsan taksiler de veya aplikasyonlu yolcu taşıyan araçlarda nedense olmamaktadır. Haliyle tüketici olarak en az maliyetle en çok faydayı sağlayacak ürünü seçmemiz olağan değil midir?
5- Taksi ve şoförlerini kimse denetlememekte midir? Araçlar eski ne şoför ne de yolcu için çok da güvenli olmayan onlarca araç trafikte gezmekte. Mesela bagajdaki LPG tankı, yada şoförün koruma camı olmaması..
6- Cezalar yakalanırsa yalnızca şoförlere mi uygulanıyor mesela "trilyonluk" taksi plakası olan plaka sahiplerine ne oluyor??
7- Yukarıda yazılı olan gibi örnekleri anında ve hızlı sonuç alınacağını bilerek kime nereye şikayet edelim? Yoksa hakkımızı korumak için medeniyete uymayan işler mi yapalım??
Toparlarsam; tabii ki benim yazdıklarım pek çoklarına (özelikle kadın diye tacize uğrayanlara) tırı vırı gelebilir ama efendi efendi bindiğimiz ticari takside yol uzama kaygısı olmadan, doğru düzgün ve saygılı hizmet almak için ne yapmak lazım. Hem İstanbul'daki deli trafiği önlemenin yollarından biri de bu değil mi?
Kaydol:
Yorumlar (Atom)