23 Şubat 2016 Salı

GÜZEL ZAMANLARIMIZ...?!

Bu yazıyı yazmayacaktım aslında. Sonuçta her insan gençliğini ilk ergenliğini güzel hatırlar ama Ekşisözlük'de gördüğüm "AKP Öncesi Türkiye" başlığı ve altına girilen yazılardan sonra istemsizce gece gece çocukluk, ilk ergenlik ve ergenliğime doğru bir yolculuğa çıktım. Bakalım pelt olmuş hafızamda neler kalmış.

Bu arada yaş çok fazla değil aslında 1985 doğumlu ailesi yaklaşık 1930'lardan beri İstanbul'da yaşayan bir orta halli tüccar çocuğuyum. Evimiz genelde Anadolu yakasındaydı sadece iki iki buçuk sene Mimaroba'da oturduk hatıralarda o da var. Yazıda birazda olsa AKP'nin ilk yıllarına girebilirim sonuçta ilk seçildiklerinde lisede öğrenciydim :)

Mesela sokakta rahat rahat oynardık. O zaman oturduğumuz evin yanında fırın vardı. sabahları un gelirdi haliyle birazı yerlere dökülürdü. Ben ve bir iki arkadaşım su,toprak ve un üçlüsünden ekmek pasta falan yapardık.

Mesela, kimseye mezhebini memleketini sormazdık bilmezdik. Bir tek isim biraz ilginçse sorardık onda da "Aaa değişikmiş" diyip oyuna dalardık.

O zaman da aslında Metrobüs sistemimiz vardı. Mecidiyeköy Taksim arasındaki otobüsler tercihli yoldan giderlerdi sonra trafik yoğunluğu nedeniyle demirler kaldırıldı tercihli yol yalan oldu.

Büyükçekmece'den Kadıköy'e gelmek için belki 4 5 vesait değiştirirdik (Topkapı otobüs garıydı) ama şimdikiyle hemen hemen aynı süreyi alırdı gelmemiz.

7 8 yaşlarında iki çocuk hiç korkmadan Bağlarbaşı'ndan Kartalbaba Türbesine kadar (yaklaşık 1,5 Km yürüyerek 15-20 dakika) gidip bir akrabasında su içip evine geri gelebilirdi. Ailenin korkusu araba çarpmasıydı.

Mesela, annelerimiz babalarımız hiç korkmadan - e birazda kendimize güvenimiz gelsin diye- bizi bakkala markete yollardı. Tasallutta bulunacağı aklına gelmezdi Bakkal Mehmet'in.

Mesela, tek başına filime sokardı annem beni. Hatta yanımda oturan ablanın (gerçekten abla benden büyüktü) mısırını yemiştim dalıp :))

Okul gezileri olurdu. Topkapı, Dolmabahçe, Beylerbeyi Sarayları gezdirilirdi çocuklara. Üsküdar'da oturduğum için ve okulumda orada olduğundan şimdi Milletin bilmem neresine bir şeyler koymak isteyen zevatın sevmediği Fethi Paşa Korusuna okulca pikniğe gidilirdi. Eğer ortadan kaybolduksa kimse tecavüz edilip öldürüldüğümüzü aklına getirmez, kafamızı gözümüzü mü yardık acaba diye düşünürdü.

Hani Mimaroba demiştim ya başta. 94-95 yıllarında orası Büyükçekmece'ye bağlı bir köydü haliyle gittiğim okul Köy okulu. Öğle yemeğinde okuldan çıkıp eski okul binasına gider yemeğimizi göl manzarasında yerdik. Dönerken de Öğretmen Kırtasiyeye uğrar kokulu defterlerden alırdık :)) Göle düşmeyelim diye hocalar kızardı. Baktılar olmuyor, laf geçiremiyorlar bize öğretmenlerimiz de bizle gelirdi arkamızdan...

Televizyonda Uğur Dündar, Mehmet Ali Birand, Savaş Ay, Hulki Cevizoğlu vardı. Haber, tartışma programları izlerdik. Her taraf dinlenir bir sonuca varılmaya çalışılırdı. (sonradan bazısının suyu çıksa da)

O zamanda saçma sapan programlar vardı ama katinde açıp Sörvayvır izlemezdik PO ihalesine falan bakardık lisedeyken (Ticaret Lisesiydik belki ondandır :D ) ülke ekonomisini politikasını takip ederdik. TKP'li ile MHP'li arkadaş olabilirlerdi neticede ikisi de yol farklı olsa da ülkesini savunurdu. Bu kadar da kutuplaşmamıştık.

Mesela gündüz kuşağında kadın programları vardı. Evlenme veya kayıp bulma programları yoktu. Pratik bilgiler veya sağlık bilgileri verilirdi.

Lombak, L-Manyak alırdık mesela Kötü Kedi Şerafettin, Robinson Crouse ve Cuma okurduk o dergilerde ama kimseye tecavüz etmek, küfür kıyamet konuşmak aklımıza gelmezdi çünkü bir şekilde bunların hayal olduğunu bilirdik.

Doğru Faili meçhuller olurdu, gazetecilerin arabaları havaya uçurulurdu sonra Susurluk ayranı ile değil Kazası ile bilinir oldu. Ama inanlar "Tencere tava çalardı" kimse hep aynı hava demezdi. Halk tepki vermiştir derdi.

Ekonomik krizden etkilenen insan Başbakanlık önünde yazar kasa kırabilirdi çünkü o zaman devletin başındakilere ulaşmak yasak değildi. Yada siyasi mizah yapanlar rahat rahat işini yapardı. Hepimiz hatırlarız değil mi Levent Kırca'nın İSKİ parodisini...

Mesela, TutiFuritti vardı yada Pazar gecesi sinemasını Parliament sunardı kimse de sigaraya başlamazdı yada sokakta biraz dekolte giyinen kadına tecavüz etmeye kalkmazdı. Yada belki biz duymuyorduk malum sosyal medya yoktu ;)

Cep telefonumuz yoktu konuşulan saatte konuşulan yerde olurdu insanlar. İstiklal caddesinde fidan görünümlü ağaçlar vardı...

İlk aklıma gelenler bunlar. Herkes kendine göre başka şeylerde yazabilir. Belki "ikna odaları" belki "askeri vesayet". Ama şu anki durumunda ondan farkı yok aslında sonuçta özgürlük ve adalet herkese lazım...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder